Seb Stafford-Blore, Liverpool'un uzun süredir devam eden yenilmezlik serisinin, sezonun açılış maçında Swansea City'nin Liverpool FC'yi konuk ettiği Liberty Stadyumu'nda sona erdiğini gördü.
Liverpool, son Premier Lig yenilgisinden tam üç ay sonra Swansea deplasmanına 14 maçlık yenilmezlik serisiyle geldi. O gün, Wembley'de Tottenham'a yenildiklerinde gerçekten de sıradan bir takım gibi görünüyorlardı.
Artık durum böyle değil. Her geçen hafta biraz daha güçleniyorlardı; hücum kimyaları daha zengin ve tehlikeli hale gelmişti, hatta savunmadaki kırılganlıkları bile (kısa bir süre öncesine kadar ölümcül bir kusurdu) artık geçmişte kalmış gibiydi.
Neyse ki bu artık geçmişte kalmış bir şey gibi görünüyor. Liverpool buraya rahat bir galibiyet ve rahat üç puan beklentisiyle geldi. Swansea'nın şu anki lig sonu pozisyonu ve galibiyet golü veya özgüven eksikliği göz önüne alındığında bu tamamen mantıksız değildi, ancak bu tutum Jurgen Klopp'un takımına ilk yarıda ve maç boyunca pahalıya mal oldu. Liverpool yarı hızda oynadı, topu akıllıca dolaştırdı ama topla bir şey yapma kararlılığı göstermedi.
Mohamed Salah daha iyi oynayabilirdi ancak harika bir şans yakaladı ve şutunu direkten dışarı attı, Alex Oxlade-Chamberlain'in şutu Lukasz Fabianski'nin göğsüne isabet etti ve pek de etkili olmadı. Bu kez Sadio Mane, Roberto Firmino ve gol kralı Salah'tan oluşan heyecan verici hücum üçlüsü kopuk ve güçsüz görünüyordu. Manchester City'yi böylesine büyüleyici bir şekilde altüst eden Liverpool, sekiz gün sonra garip bir şekilde kayıtsız kaldı.
Swansea, devre arasında öne geçerek soyunma odasına gitti. İlk 39 dakika boyunca rakiplerinden gelebilecek kontra ataklardan endişe ederek sahada tedirgin bir şekilde dolandılar. 40. dakikada, olmaması gereken iki kornerden ikincisinde, Alfie Mawson düşen topa en hızlı şekilde tepki vererek Loris Karius'un direğinin içine vurdu. Bir şekilde öne geçtiler.
Swansea, konuk takımın defansına herhangi bir soru sormadı veya onların zayıflıklarını keşfetmedi, sadece averaj kuralına uygun bir gol atmayı başardılar. Topu boyaya atın ve topun size dönmesini bekleyin. Klopp o kadar sinirliydi ki kameraya yüzünü buruşturmayı unuttu.
Ne yazık ki Swansea'nın son dönemde oyuncu transferinde yaşadığı başarısızlığın sonucu, oyuncuların birçok alanda oynayamamasıdır. Carlos Carvajal'ın kadroda yer alan oyuncuların sayısı, kadrodaki küçük kadro ve sakatlıklardan dolayı sınırlıydı. Bu gece, Jordan Ayew'un sahanın tepesinde, çok az destekle kendi başına koşması anlamına geliyordu. Bu, Merson, Mike van der Horn ve Federico Fernandez üçlüsünün olduğu yerde kalması ve Liverpool'un asla eski hareketliliğini ve ritmini bulamayacağı anlamına geliyordu.
En önemlisi, çok fazla topun ucuza elden çıkarılması anlamına geliyordu.
Liverpool'da ise bu sonuç pek değişmedi. İkinci yarının büyük bölümünde taraftarlar koltuklarında kıpırdanarak, asla gelmeyecek bir saldırıya hazırlanıyorlardı. Salah'ın serbest vuruşunu direkten döndüren Fabianski, iki güzel ama pek de iyi olmayan kurtarış yaptı. Swansea kalecilerinin performansından memnundu ancak ona tam puan vermediler. Aynı şekilde, üç stoper de önemli bloklar yaparken ve yüksek toplarda cesurca mücadele ederken, en azından son saniyelere kadar gerçek bir panik yaşanmadı.
Carvajal'ın görev süresinin bu aşamasında, Swansea'da gerçek bir etki yaratıp yaratmadığını veya bu oyuncuların sadece farklı bir sese mi tepki verdiğini bilmenin bir yolu yok. Ancak bu gece, çok daha yetenekli bir rakibin mücadelesini elinden alan bir oyun planı geliştirdiği için takdiri hak ediyor.
Orta saha oyuncuları sahanın ortasını çevreleyerek Liverpool'un saha çizgisini işgal etmesini ve topu defalarca ceza sahasına paslamasını sağladı. Klopp'un takımının oynamayı tercih ettiği oyun tarzı bu değil, ama asıl önemli olan Carvajal'ın takımının tam olarak nasıl savunma yapmak istediği. Aslında gerçekten başarılı oldukları tek bölüm bu. Portekizliler için taktiksel bir zaferdi bu ve tahtada çok az taşla kazanılmıştı.
Liverpool için bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı. Tottenham Hotspur dün puan kaybetti ve bu durum dördüncülük ile beşincilik arasındaki farkı açmak için iyi bir fırsat. Ancak başarılı olamadılar, daha da kötüsü, bu başarısızlık son dönemdeki abartılı söylemlerinin erken geldiği izlenimini uyandırdı.